BU MİLLET ÖLMEYECEKSE FATİH DİRİLECEK
“Bu millet
ölmeyecekse ; bu Fatih dirilecektir. Laf ve hayal âleminde değil , madde ve hakikat dünyasında sandukasından
çıkacaktır” diyordu Üstad Necip Fazıl merhum. O bu millete inanıyordu.
Köklerinde vecd , iman, sadakat, haya ve daha Müslüman’a ait ne kadar vasıf
varsa muhafaza eden bu millete güveniyordu. Kaç kelepçe vurulmaya çalışıldı
dinine. Şeriati alındı, Avrupa’nın bit
pazarı malları zorla giydirildi. Camileri ahır yapıldı. Ezanı susturuldu.
Ayasofya’sı bile canlı cenaze halinde müzeleştirildi. Alfabesi bile çok görüldü
bu millete. Eğitimi, evliliği, cezası bile kendine ait değildi artık. Hepsi
Avrupa’dan gelmeydi.
Ama ölmedi,
öldüremediler bu milleti. Onlarca hayat damarı kesilen. Hiçbir alanda hayat
hakkı tanınmayan. Adı Türk , küfür tip ve zümreleri tarafından târumar edilen bu millet çok can
çekişti. Onu yoktan var ettiğini iddia
edenler onu yokluk denizinde boğdular. Kuran-ı Kerim öğrenmelerini öğretmelerini
bile yasaklayacak kadar kuduzlaştılar. Âlimleri ne hayatta ne mezarda hür
olamadılar. ALLAH diyen ya idam sehpasında ya mapushane köşelerinde can verdi.
Başını kestiler, kalbini söktüler, kollarını bağladılar yine ölmedi bu
millet… Bir şeyi elinden alamadılar.
ALLAH (c.c.) ve Resulün’e (sav) olan derin sevgiyi. Unuttular, ruhlara kelepçe
vurulmaz. Yıllar geçse de yine
vuramayacaklar.
Hâla daha
sürmekte bu milleti öldürme çabaları içten ve dıştan. Fakat ölmüyor ve
ölmeyecek bi iznillah bu millet. Ve
Fatih’in liderliğinde putlar şehri olmuş olan İstanbul’dan yola çıkacak yine o
şanlı ordu. Bir kolu Medine’ye, bir kolu Mekke’ye , bir kolu Kudüs’ü hür kılacak. Bir kolu dünyayı gezecek. Bu
kollar ki yüce Fatih’in övgüsünü aldığı hazret-i peygamber (sav)’in sancağı ile
topla tüfekle değil. Gönüllere atılan nur kementlerle feth edecekler.
Kudüs ki gönlü bize
kırgındır. Yüz yıla yakın ki bize hasret kalmıştır. Ömer’inden,
Selahaddin’inden sonra onu hilalle miraca taşıyacak kutlu mü’minleri
bekliyor. Biliyor oda bu Millet ölmezse
bu ümmetinde umudu tükenmez. İslam dünyasında ağlayan her gözün diğer eşi
umutla İstanbul’a bakar. Oradan gelecek ALLAH sesini ummaktadır. Bu topraklarda
filizlenmeye başlayan nur yürekli mümin gençler, beyhude yaşayan akranlarına
inat yüce Fatih’in nesli olma sorumluğunu almış ve bu sorumlulukla güneşi
zapta, dünyayı ise ALLAH diye haykıran insanlar yurdu yapmaya hazır olduklarını
göreceksiniz.Sağınıza ve solunuza bakın. Mahiyetiyle geçen Fatih orada. İslam’a
karşı tevazu küfre karşı imanın verdiği gururla yürüyor. O Fatih’i seyre dalın. Ona katılın. Mukaddes emaneti düştüğü yerden
alıyor. Hak ettiği yere Arş’a taşıyor. Bir ucundan da siz tutun. Bu yük artık
Fatih’e de ağır. Ey millet ölmediysen eğer Fatih geliyor. Kararını ver artık.
Bu kutlu yolculukta var mısın? Yok musun?
Bu davet evinde oturup
ne olacak bu ümmetin hali diye zerre düşünmeden elinde kumandayla uyuklayan
çeyrek Müslümanlara değil. Kalbinin her köşesinde Müslüman’ın acısını
barındıran, Ümmetim ümmetim diye ağlayan Resul-ü Ekrem (sav)’in gözündeki yaşın
hakkını vermeye gönüllü. Hakka köle olmuş ve bunu beşeri tüm yalan hürriyetlere
değişmeyecek nur Müslüman gençliğe yapılmıştır. Onlar yürüdükçe ne Tel Aviv’de
Ne Washington’da ne Londra’da, Ne Paris’te, Ne Roma’da kimse rahat
uyuyamayacak. ALLAH diyene dek. Bu gençlik kan dökmeye değil kanı durdurmaya.
Ağlatmaya değil yaşları silmeye geliyorlar. Yüce Fatih’in nesli bu gençlik bu
yolda her şeyini fedaya hazır. Ve büyük Üstad Necip Fazıl merhum şöyle
özetliyor bu durumu. Bende onunla bitirmek isterim.. Yüce Fatih’in nesline selam olsun…
“Ey Müslüman ;sana düşen nimet sadece çile.. Uyumamak ve düşünmeye memur olmak.. Bu çile kapısından erişilecek dünyayı bilseydin, yatağını ve yorganını satardın!”
“Ey Müslüman ;sana düşen nimet sadece çile.. Uyumamak ve düşünmeye memur olmak.. Bu çile kapısından erişilecek dünyayı bilseydin, yatağını ve yorganını satardın!”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder